Yeni başlayanlar için kartpostal

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba! Son zamanlarda "Kartpostal nasıl yazılır?", "Kartpostal göndermeye nereden başlayabilirim?" gibi sorular alıyorum. Bloga dönüş için "Yeni başlayanlar için kartpostal" yazısından daha güzel bir şey olamazdı sanırım. 

O halde kartpostal nasıl gönderilir bilmeyenler için ya da daha önce hiç kartpostal yazıp göndermemiş kişiler için bilinmesi gerekenlere bir göz atalım.

Bilindiği üzere, kartpostallar çeşitli ebatlarda olabileceği gibi çoğunlukla 10cm x15cm ebatlarında ön yüzü bir görsel içeren, arka yüzü ise yazı yazmaya ayrılmış kartlardır. Kartpostallar zarf içerisinde ya da tek başına olmak üzere iki şekilde gönderilebilir.


Kartpostalın doğasına aykırı olmakla birlikte, zarf içerisinde göndereceğiniz kartı arka yüzünü istediğiniz notu yazdıktan sonra zarfa koymanız ve zarfın üzerine de alıcının adresini yazmanız yeterli. Elinizde pul yoksa zarfı postane gişesine uygun tarife ücreti karşılığında teslim edebilirsiniz. Elinizde tarife ücreti karşılığında pul varsa, bunları zarfınıza önceden yapıştırdığınızda postanelerde ayrıca bir ücret ödemeniz gerekmez. 

Gelelim en yaygın kartpostal gönderme şekline... Kartpostalın boş olan arka yüzünü istediğiniz şekilde doldurduktan sonra, tarifeye uygun ücrette pul ekleyerek tek başına gönderebilirsiniz. Evet, kartpostallar hiçbir koruyucu malzeme ya da zarf içerisinde olmadan, olduğu haliyle alıcısına iletilebiliyor. Peki kartpostalımızın arka yüzünü doldurmak için nelere dikkat etmemiz gerekiyor? Gelin yukarıda ön yüzünü gördüğünüz bir örnek üzerinden anlatalım. 



Kartpostalların arka yüzü tamamen boş olabileceği gibi, yazı alanı iki sütun olarak da karşımıza çıkabiliyorlar. Bunun nedeni, yüzeyin sol kısmına iletmek istediğimiz mesajın, sağ tarafına da kartın alıcısının adresinin yazılması gereği. Örnekte de görebileceğiniz gibi sol tarafa alıcının okumasını istediğiniz mesajınızı yazmanız gerekiyor. Tahmin edebilirsiniz ki, silinmeyecek bir kalemle ve okunaklı bir şekilde yazmak çok önemli. Ayrıca kartınızı zarfa koymayacağınız için, yazacağınız mesajı yolda postacıların da okuma ihtimalini göz önünde bulundurmanız gerekir. Bu aşamada tarihi yazmayı da unutmamalısınız. 

Yüzeyin sağ tarafına ise alıcının adı soyadı ve adresi yazılıyor. Bu kısmın okunaklı olması kartın adrese ulaşabilmesi için çok önemli. Adresin üzerinde pulun sığabileceği bir boşluk bırakmayı unutmamalısınız. Çünkü pul genellikle kartın sağ üst köşesine yapıştırılıyor. Bazı kart şablonlarında yukarıdaki örnekte olduğu gibi pul için ayrılmış bir bölüm çizili olabiliyor. 

Gelelim pul konusuna... Kartpostalların pullu olarak gönderilmesi çok önemli. Kartpostal camiasından bir arkadaşımız "Pulsuz kartpostal, tereyağsız İskender gibidir!" demişti. Bir Bursalı olarak kesinlikle katılıyorum. Kartpostalınızı pulsuz bir şekilde göndermeniz teknik olarak mümkün. Kartınızı yazmayı bitirdikten sonra postaneye götürdüğünüzde gişedeki memur size ödemeniz gereken tutarı söyleyecektir. Ancak pul yapıştırılmasını talep etmezseniz kartpostalınız makineden geçerek üzerinde yalnızca gönderdiğiniz tarihle alıcıya iletilecektir. Ancak kartpostalı kıymetli yapan, kişiye özel yazılmış bir gönderi olmasının dışında, üzerindeki pul sayesinde gönderildiği yeri ve dönemi de yansıtan ölümsüz bir parça olmasıdır. Gişedeki memura pullu göndermek istediğinizi lütfen belirtin. Size, "Pul yok!" demeleri halinde, "Hiç mi yok?" diye sormaktan çekinmeyin. Bana güvenin. 


Eğer sık sık kartpostal göndereceğinizi düşünüyorsanız merkezi sayılabilecek büyük postane gişelerinden ya da www.filateli.gov.tr adresinden pullarınızı önceden alabilir, kartlarınızı yazdıkça pulları kendiniz yapıştırabilirsiniz. Bunun için güncel posta tarifesini bilmeniz ve pullarının doğru tutarda olmasına dikkat etmeniz gerekli. Aralık 2020 itibarıyla kartpostal tarifesi yurt içi için 3TL, yurt dışı için 6,5TL. Örneğin yurt içine göndereceğiniz bir kartın üzerine bir adet 3TL değerinde pul yapıştırabileceğiniz gibi üç adet 1TL değerinde pul da yapıştırabilirsiniz. Pulları kendiniz yapıştırıyorsanız postanede ayrıca bir ücret ödemezsiniz.

Dilerim açıklayıcı olabilmişimdir. Tarih, mesaj, pul ve adres konusuna dikkat ettiğiniz sürece kartın boş kalan yerlerini renkli bantlar veya çıkartmalarla süslemek serbest! 


Zebra Mildliner İnceleme/Yorum

Malum, Zebra Mildliner'lar uzun bir bekleyişin ardından ülkemizde satışa sunuldu. Peki, nedir bu kalemlerin cazibesi? Yalnızca sıradan bir işaretleme kalemi mi yoksa çok daha fazlası mı? Neden bu kadar çok konuşuluyor? Almaya değer mi? İşte bu sorulara cevap verebilmek için Mildliner'larla yeteri kadar vakit geçirdiğimi düşünüyorum.


Ben de herkes gibi Instagram'larda, Pinterest'lerde bu şeker gibi görünen renk renk kalemlere ağzım sulanarak bakıyor ve ulaşamıyordum. Yabancı sitelerde sürekli sepetime ekliyor, sonra gönderi ücretini gördüğümde vazgeçiyordum. (Düşünün, o zamanlar dolar 3 lira bile değil). Sonra, geçen yıl Noel zamanında yabancı mektuplaşma gruplarımın birindeki Noel çekilişi için bir istek listesi oluşturmam gerekti. Bu çekilişin üst limiti 15 dolardı. Ben de 15 doları geçmeyen ve Türkiye'de bulamadığım çeşitli kırtasiye ürünlerini hayaller kurarak ekledim. Hiç unutmuyorum, 2017'nin son günleriydi ve bir akşam üstü postacı gizemli bir paket getirdi. Paketi açtığımda, etrafa ışıklar saçan üç tane Zebra Mildliner kutusuyla gözlerim kamaştı. Tanrım! Bu gerçekten mümkün olabilir miydi! Artık benim de Mildliner'larım vardı. Artık diğer blog yazarlarından hiçbir farkım yoktu. Şimdi, o günden tam sekiz ay sonra karşınızdayım.

Bahsettiğimiz kalemleri pek fazla kullanmadığımı, böyle bir yazıyı sekiz ay sonra ilk defa yazıyor olmamdan anlayabilirsiniz. Ancak kullandığım zamanlarda gerçekten severek kullandığımı belirtmek isterim. Mildliner'ların en önemli özelliği, gerçekten harika bir tasarıma sahip olmaları. Gerçekten elinizdeki hissi o fotoğraflarda göründüğü kadar kullanışlı ve şık. Bir işaretleme kalemi olarak bu kalemlerin peşinden bu kadar koşmamın sebebi, kalemlerin şıklığından çok, standart kalem ebatlarında olmasıydı. Bence işaretleme kalemlerinin en büyük sıkıntısı kalem kutusu için çok aykırı ebatlarda yapılıyor olmaları.

Diyeceksiniz ki piyasada normal kalem ebatlarında başka işaretleme kalemleri de var. Evet, var. İşte tam da bu noktada Mildliner'ların tasarımı dışındaki artılarından bahsetmemiz gerekiyor. Bu kalemlerin benim için en önemli artısı, diğer markalara göre çok farklı renklerde geliyor olmaları. Çok canlı ve fosforlu renklerde işaretleme yapmak istemeyenler için Zebra hoş bir renk çeşitliliği sunuyor. Özellikle benim gibi pastel ton aşıklarına fazlasıyla hitap ediyor.

İnternet'te çok fazla bulunduğu için ayrıca bir kalem testi yapmak istemedim. (Biraz da üşendim sanırım). Bu konuda Jet Pens'in geniş işaretleme kalemi kılavuzuna bir göz atmanızı öneririm. Bu konuda kendi tecrübeme dayanarak size aktarmak istediğim birkaç şey elbette var. Mildliner'larda en sevdiğim şeylerden biri gerçekten sayfanın arkasına kanama yapmamaları. Ancak beni pek rahatsız etmese de Leuchtturm1917 defterde bile biraz gölgelenme olduğunu söyleyebilirim. Görece ıslak olan mürekkeplerin üzerinde işaretleme yaparken biraz beklemenizi öneririm. Zira bulaşma konusunda çok kötü olmasalar da mükemmel olmadıkları da aşikâr. Bunların dışında beni en çok mutlu eden tarafı, sayfaya temas ederken çirkin bir gıcırdama sesi yapmaması. Kağıt üzerindeki sürtme/gıcırdama sesinden tüyleri ürperen biri olarak keçeli kalemlerde beni en çok tedirgin eden şey kalemin ucunun yapısıdır. Bu kalemleri içim rahat olarak kullanabilmemin en önemli nedeni, sayfada yumuşacık bir şekilde kayabiliyor olmaları.

Gelelim en önemli noktaya... Bu kalemler Türkiye'de satışa sunuldu sunulmasına ama malum, Dolar sebebiyle fiyatlar pek yüksek. Ağustos 2018 itibarıyla HS Kırtasiye'de tanesi 14,5 TL, 5'li paketleri ise 72,5 TL. Değer mi değmez mi sorusu herkesin beklentisine göre değişecektir. Ama dövizin bugünkü durumu sebebiyle yurtdışından bile getirseniz ne yazık ki daha ucuz bir seçenek söz konusu değil. Bütçe sıkıntısına rağmen bu kalemleri denemek isteyenler için benim önerim set yerine kalemlerin tek tek alınması. Biliyorum, hepimiz dünyadaki tüm kırtasiye ürünlerine sahip olmak istiyoruz ama birkaç tanesi iş görür diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz sekiz ayda elimdeki üçlü seti kullandığım zamanlarda, genelde elimin hep aynı birkaç renge gittiğini fark ettim. Bullet Journal kullanımı için favorilerim, "soğuk kırmızı", "sıcak duman mavi", "soğuk duman mavi" ve "sıcak turuncu". İşaretleme içinse, "soğuk menekşe" ve "soğuk gri". Bu tercihlerimden de anlayacağınız gibi, üç set arasından en az pastel seti kullanıyorum. Adı pastel olarak geçmesine rağmen renklerin fosforluluk oranı bana biraz yüksek geliyor. Bu sebeple de aslında en çok soğuk seti beğeniyorum ve onu daha pastel buluyorum.


Bir gün dünyadaki bütün güzel kalemlere sahip olmanızı dilerim. O güne kadar yapanız gereken seçimlere biraz olsun katkıda bulunabilirsem ne güzel! 

#1GüzelHareket

Kırtasiye sevenlerin dünyayı daha renkli gören ve üretimi seven insanlar olduğunu düşünerek, doğa için bir şeyler yapmak isteyebilirsiniz diye sizlere bir şey anlatacağım. WWF Türkiye'nin 1 Güzel Hareket adında harika bir kampanyası var. Tek kullanımlık plastik tüketimini azaltmayı amaçlayan bu kampanyaya katılmak için tek yapmanız gereken güzel hareketlerden birini yapacağınıza söz vermek.

Yıllardır alışverişlerim için bez torba kullanıyorum. Ara sıra bez torbamı yanıma almayı unutsam da,  plastik poşet tüketimimi minimuma indirmeye çok yaklaştığımı düşünüyorum. Ancak ne ilginçtir ki Türkiye'de birinin tek başına plastik poşet tüketimini azaltmaya çalışması pek kolay olmuyor. Alışverişlerim esnasında poşet istemediğimi belirttiğim çoğu satıcı ısrarla bana poşet vermeye kalkıyor. "Teşekkür ederim, gerek yok" ile başlayan itirazlarım, "Benim bez çantam var buraya koyabilirim" diye devam ediyor. Yetmediğinde, "Ziyan olmasın, burada yer var" ve son olarak "Yazık değil mi boşu boşuna doğaya zarar vermeyelim" noktasına kadar gelebiliyor. Neyse ki nadir de olsa bez çantamı takdir eden satıcılarla da karşılaşıyorum.

Elbette yanıma bez çanta almadığım da oluyor. Öyle zamanlarda da kullanmak zorunda kaldığım plastik poşetleri geri dönüşüm için kullanıyorum. Evdeki geri dönüştürülemeyen çöpler içinse mutlaka doğada bozunabilen çöp torbası kullanıyorum. Bunları da geri dönüştürülmüş ürünlerden tercih etmek mümkün.

Benim yapacağıma söz verdiğim #1güzelhareket pipet kullanımıyla ilgiliydi. Ancak bunun çok daha zor olduğunu denemeye başlayınca fark ettim. İtiraf etmeliyim ki hala alışamadım. Ne kadar zor olabilir diye düşünmüştüm ama dışarıda yiyip içerken hiç de kolay değilmiş. Bir portakal suyu ya da limonata bile mutlaka bardağın içinde pipetle geliyor. Kirlendikten sonra iade etmenin de bir anlamı olmuyor. Her içecek istediğimde pipeti sipariş esnasında hatırlamak gerektiğine alışmak biraz zaman alacak gibi görünüyor. Bir de gerçekten pipetsiz içilemeyecek içecekler oluyor ki, bu hafta o konuyu da çözdüm. AliExpress'ten 2 dolara tekrar kullanılabilen ikili çelik pipet aldım. (ilginç bir şekilde siparişim 2 haftada teslim edildi) Henüz kullanmadım ama gördüğünüz gibi azimliyim.

Bunların yanında rahatsızlık duyduğum bir konu daha vardı. Plastik şişe tüketimi. Su şişesi taşımak her zaman bez çanta taşımak kadar hafif olmuyor. Bu sebeple ambalajlı su tüketimim biraz fazla olabiliyordu. Evde ve okulda kullandığım doldurulabilir şişelerim var. Ama bunlar çantama sığmadığı için ya da boşken taşıması güç olduğu için tembellik yapabiliyordum. Tam da bu konuyu dert ederken SuCo ile tanıştım. Boşken de çantama sığabilecek bir mataranın tembelliğime etki edebileceğini umuyorum. Hazır #1güzelhareket yapmışken, kendime Yeşil Deniz Kaplumbağası SuCo seçerek bir tane daha güzel hareket yaptım ve alışverişim WWF'e bağış oldu.

Umarım buraya kadar okumanıza rağmen bunlar size saçma gelmiyordur. Geri dönüşüm hala yeteri kadar yaygın değil. Siz geri dönüşüm yapıyor bile olsanız, plastik üretimi aynı hızda devam ediyor. Plastik üretimini azaltmak ya da doğa dostu malzemelerin üretimine destek olmak için tüketimi azaltmamız gerekiyor. Okyanuslarda balıktan çok çöp olmaması için, kaplumbağaların midesinden çıkan plastiğe son vermek için dikkat etmek zorundayız.

Daha fazlası için buraya birkaç link bırakıyorum. Lütfen güzel hareketlere siz de katılın.

Siz de 1GüzelHareket seçin

Okyanuslara yardım etmenin 5 kolay yolu

Tek kullanımlık plastikleri hayatınızdan çıkaracak 10 öneri


Not: Bu yazı, adı geçen kurum ve şirketlerden bağımsız olarak kendi isteğimle yazılmış ve önerilen ürünler ücreti karşılığında satın alınmıştır. 

Kişisel Pul

Bugün sizlere PTT'nin çok güzel bir hizmetinden bahsetmek istiyorum. "Posta ile-tişim" isimli mektup ve kartpostal sergimin ardından hatırlayacak çok güzel sözler, yorumlar, anılar biriktirdim. Elimdeki en güzel fiziksel anıysa sergimin kişisel pulu oldu. Sergimin kendisi kadar pulu da çok ilgi gördüğünden kişisel pul nedir ve nasıl yaptırılır sorularını topluca cevaplandırmak istedim. 


Kişisel pul, PTT tarafından 2005 yılında uygulamaya konmuş olsa da son yıllarda daha yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Tasarımını ve maddi değerini kendiniz belirleyeceğiniz pulunuzu ister posta amaçlı isterseniz de hatıra amaçlı kullanabiliyorsunuz. İstediğiniz herhangi bir tasarım ya da fotoğrafı seçebildiğiniz için sevdiklerinize verebileceğiniz çok özel bir hediye de olabiliyor. 

Kişisel pul yaptırma sürecinde ilk işiniz pulun tasarımını belirlemek. Bu noktada önemli olan görselinizin yatayda 3,5x2,5 cm dikeyde ise 2,8x3,3 cm olması ve 300 DPI değerinde taranmış olması. Daha sonra bir CD veya USB disk'e kaydettiğiniz görseliniz, kişisel pul başvuru formunuz ve kimliğinizin fotokopisiyle birlikte PTT işyerlerine başvurmanız gerekiyor. Bu noktada çok küçük şubeler yerine daha merkezi hatta müdürlük olan şubeleri tercih etmenizi öneririm. Belgelerinizi teslim ettiğiniz noktada ödemeyi de yaptığınız zaman geriye sadece pulunuzu beklemek kalıyor. Seçtiğiniz göresel, benim pulumdaki kırmızı-mavi şeritlerin içinde kalan kısma denk düşecek. Yani Türkiye Cumhuriyeti, PTT ve xTL kısımları görselinizin dışında beyaz olarak görünecek. Ayrıca bu bölümlerin standart pul büyüklüğünün dışında kaldığını unutmayın. Yani pullar alıştığınız büyüklüğün biraz üstünde olacak. 

Ücrete gelecek olursak, Mayıs 2018 itibarıyla 25-100 adet arası pul başına ücret, pul değeri + 0,45 TL olarak hesaplanıyor. Talep edeceğiniz pul miktarının 25 ve katları olması gerektiğini unutmayın. Pulunuzu mektup tarifesine göre ya da istediğiniz herhangi bir değerde belirleyebilirsiniz. İsterseniz 10 kuruşluk bile yaptırabilirsiniz. 100 adetten daha fazla pul için pul başına maliyet de düşüyor. Buna göre size en uygun seçeneği belirleyebiliyorsunuz. Örnek vermek gerekirse, 50 adet 1TL değerinde pul yaptırmak istediğimde pul başına 1,45TL yani toplamda 72,5TL ödeme yaptım. 


Ödemeyi yaptıktan sonra talebiniz önce Ankara'ya iletiliyor. Pulunuz onaylandıktan sonra tarafınıza teslim ediliyor. Benim pullarım toplamda 1 haftada elime ulaştı. 

Daha fazla bilgi için http://ptt.gov.tr/ptt/#!ptt_kisisel_pul adresini ziyaret edebilirsiniz. 

Pullarınız bol, posta kutunuz hep dolu olsun!



Not: Eskişehir'den kişisel pul yaptırmak isteyenler için kişisel pulla ilgilenen PTT yetkililerinin iletişim bilgilerini paylaşabilirim.


Steelpen Kampüs incelemesi / Steelpen fountain pen review

Son günlerde hiç yanımdan ayırmadığım, tüm mektuplarımın içeriğinde bana yardımcı olan yeni dostumdan bahsetmek istedim sizlere... Steelpen Kampüs Kar dolmakalemim. 

Son derece hafif olan yapısı sebebiyle günlük kullanım için ideal. Hele ki dolmakalem kullanmaya yeni başlayacaklar için gayet güzel bir giriş seviyesi kalem olduğunu düşünüyorum. 
Scroll down for English!

Günlük kullanımda şimdiye kadar genellikle Kaweco Perkeo'yu tercih ederken, yakın zamanda Steelpen elimden düşmez oldu. Birkaç ay önce Steelpen'in Ice modelini denediğimden beri Steelpen'e bir şans vermek istiyordum. Ne mutlu ki benim gibi iğne-iplik, örgü, desen sever biri için böylesine güzel tasarımı olan bir kalemle yollarımız kesişti. 


Steelpen Kampüs üzerindeki Iridium Point M ucuyla birlikte geliyor. Üretim yeri Almanya olmasına rağmen diğer M uçlara göre biraz ince yazdığını söyleyebilirim. Standart kartuş uyumlu olduğu için standart konvertör de kullanmanız mümkün. 


Çekerek açılan kapağı hızla not almak gerektiğinde gayet pratik. Tutma yerinin girintileri olmayan düz plastikten yapılmış olması yeni başlayanlar için biraz alışma süresi gerektirebilir. Ancak sunulan fiyata göre gayet iyi bir performansı olduğu bir gerçek. 

Steelpen Kampüs'ün diğer modellerini şuradan görebilirsiniz. Satın almak isteyenler H&S Kırtasiye'de şu an indirimde olduğunu unutmasın!

Not: Bu yazı tamamen kendi isteğim ve düşüncelerimle yazılmıştır. Çelik Kalem ya da H&S Kırtasiye'yle herhangi bir maddi ilişkim yoktur.




I want to tell you about my new friend who usually keeps me company and really helps me with my letters lately... It's my new Steelpen Kampüs Kar fountain pen. 

I think it's a very good entry level fountain pen for beginners. Also the light structure makes it an ideal pen for daily use. 

I used to prefer Kaweco Perkeo for my daily writing routine but recently I just can't put down my Steelpen Kampüs. I really wanted to give Steelpen a chance since I tried out the Ice model a few months ago. Luckily, I came across with this beautiful design which is just perfect for a person like me who absolutely adore yarn and knitting. 

Steelpen Kampüs comes with an Iridium Point M nib. Although being manufactured in Germany, the nib is slightly finer than usual German M nibs. It has a practical filling system which uses standart cartridges. 

The clip-on cap is quite practical for note taking. Nevertheless, the fountain pen newbies may need a little time to get used to the smooth plastic grip section. However the affordable price is well suited with the performance of the pen. 

InCoWriMo ile 28 gün mektup!

InCoWriMo yani International Correspondence Writing Month, karşılıklı yazışmanın zirveye ulaştığı, bir aylık bir etkinlik. Mektuplaşma ve kartpostallaşmayı yaygınlaştırmayı ve elle yazılmış mektubun zevkini aşılamayı hedefleyen bu etkinlikte Şubat ayı boyunca her gün bir mektup, kartpostal, ufak bir not vb. yazmak ve postalamak gerekiyor. Kulağa oldukça zor gelmekle birlikte bir o kadar da cezbedici, değil mi?
Tek bir kişiye 28 ayrı mektup yazabileceğiniz gibi; her gün ayrı birine, ayrı bir yazılı parça göndermeniz de mümkün. Önemli olan ay sonunda 28 ayrı el yazısı parça ortaya çıkarmış olmanız.

Yeteri kadar ilginizi çekebildiysem, öncelikle InCoWriMo2018'in websitesine bir göz atmanızı öneririm. 28 tane mektubu nasıl yazacağınızı ya da kime yollayacağınızı düşünüyorsanız, sitede Şubat ayı sonuna kadar her gün yenilenen bir adres defteri mevcut olacak. İngilizce bilenler için seçenekler oldukça fazla. Türkçe mektup veya kartpostallarınız içinse Postcrossing Türkiye harika bir grup. Bence başlamaya karar verdikten sonra 28 adrese karar vermeniz pek zor olmayacaktır.

Yeni yılla birlikte PTT tarifelerine gelen zamdan bahsettiğinizi duyar gibiyim. Evet, çok haklısınız! İtiraf etmeliyim ki ben de sabahtan beri kaç liralık pul satın almam gerektiğini düşünüyorum. Ekonomik olarak çok zorlanacağınızı düşünüyorsanız kuralları biraz esnetebilirsiniz. Mesela mektuplarınızı biriktirip daha seyrek aralıklarla gönderebilir veya InCoWriMo heyecanını bir araç olarak kullanıp kendinize daha küçük hedefler belirleyebilirsiniz. Önemli olan mektubu hayatınızda var etmeniz ve elle yazı yazmanın değerini bilmeniz.

Heyecanınızı paylaşmak isteseniz #InCoWriMo, #InCoWriMo2018 ve #InCoWriMoTurkiye etiketlerini kullanmayı unutmayın.

Mürekkebiniz bol, posta kutunuz dolu olsun!

Leuchtturm1917 Bullet Journal Nordic Blue - İlk izlenimler

Dolmakalem kullanmaya başladığımdan beri defterlerin özellikleri ve çeşitleriyle daha çok ilgilenir oldum. Leuchtturm1917 ise uzun zamandır denemek istediğim bir defterdi. Geçen yılki Hobonichi deneyimimden sonra bu yıl biraz değişiklik yapıp bullet journal dünyasına girmek istedim. Birkaç marka ve model arasında karar kılmaya çalışırken Instagram'dan BulletJournalTurk beni Leuchtturm1917 Bullet Journal modelinin Nordic Blue rengini almaya ikna etti. 


Bilmeyenler için bullet journal, Ryder Caroll tarafından geliştirilen bir sistematik ajanda sistemi. Kendi düzeninizi belli bir sisteme göre kendinizin düzenleyebileceği, böylece bir planlayıcıda olması gereken kısımları istediğiniz gibi yaratabileceğiniz bir planlama türü. Yalnızca belirli simgeler kullanarak maddeleme yoluyla minimal bir planlama tercih edebileceğiniz gibi, kaliteli kağıdın avantajlarını kullanarak farklı malzemelerle yaratıcılığınızı da konuşturabilirsiniz. Daha fazla bilgi için bulletjournal.com sitesini ziyaret edebilirsiniz. 

Daha önce ajanda konusundan bahsederken haftalık ajandaları tercih ettiğimi söylemiştim. Hiçbir zaman aktif planlayıcı olarak haftalık ajandamı çantamdan eksik etmem. Bu yıl Hobonichi Weeks denemek istemiştim ama Ekim ayında verdiğim siparişim transit sürecinde kayboldu. (Kayıtlı bir gönderinin kaybolması ilk defa başıma geliyor) Şu anda da haftalık planlayıcı olarak Notebook Kırtasiyeden aldığım tarihsiz bir haftalık planlayıcıyı kullanıyorum. Her zamanki gibi haftalık planlayıcım aktif planlayıcı olmaya devam edecek ama bir yandan da bullet journal'ın yardımcısı olarak hizmet edecek. Bullet journal'ı ise daha çok aylık düzende kullanmayı düşünüyorum. Bunun yanında aylık listeler yapmayı ve öne çıkan dönemlerde günlük girdileriyle detaylandırmayı istiyorum. Özel günler, etkinlikler ya da seyahatler gibi...



Gelelim ilk izlenimlere... Benim elimdeki A5 boyuntunda dot sayfalı bir Leuchtturm1917 defter. Özellikle bullet journal için tasarlandığı için kapağında orijinal Bullet Journal logosu bulunuyor. 
Sayfaların numaralandırılmış ve defterin başında index sayfalarının olması gerçekten kullanışlı. Daha önce iki olan ayraç sayısı üçe çıkarılmış. Bunların defterin renkleriyle uyumlu olması çok hoş duruyor. Arka kapakta bulunan cebi ise çok beğendim. Gayet kalın olduğundan pek kolay yırtılacak gibi görünmüyor. Genişlemesi için yapılan körük için farklı bir kumaş benzeri malzeme kullanılmış. Sanırım bu cebi bant numuneleri ve en sevdiğim planlayıcı çıkartmalarımı taşımak için kullanacağım. 


Henüz uzun uzun yazı yazma fırsatım olmasa da, hazırladığım kapak sayfası, aylık düzen ve listelerde bile zevk aldığım bir defter deneyimi olduğunu söyleyebilirim. Dolmakalem kullanımında sayfalarda kesinlikle kanama olmuyor ancak Zebra Mildlinerlarımın çok ıslak olan bir-iki tanesinde işaretleme sonunda biriken mürekkep bölgelerinde az da olsa bir kanama yaşadım. Yine de tolere edilebilir bir durum olduğunu düşünüyorum. 


Leuchtturm1917 Bullet Journal ve diğer çeşitlerini temin etmek için kendim de alışveriş yaptığım Plumon ve Hs Kırtasiye'yi önerebilirim. 

Şimdiye kadar Leuchtturm1917 hakkında yazılan ve söylenen şeylerde kimsenin kağıdın kokusundan bahsettiğine denk gelmedim. Paketi ilk açtığımda beni büyüleyen muazzam bir kağıt kokusu olduğunu söyleyerek bitirmek istiyorum. 

Yazacaklarınız bol olsun!